ZAMAN MAKİNESİ
Zaman yolculuğu, H. G. Wells’ in 1985 yılında ünlü romanı Zaman Makinesi’ni yazmasından bu yana güncel bir bilim-kurgu temasıdır. Fakat acaba gerçekten yapılabilir mi? Bir insanı geçmişe veya geleceğe taşıyacak bir makine inşa etmek mümkün müdür ? On yıllar boyunca Zaman yolculuğu saygın bilimin sınırlarının dışında kaldı. Fakat son yıllarda bu konu kuramsal fizikçiler arasında bir çeşit yan uğraş haline gelmeye başladı. Çıkış noktası kısmen eğlence amaçlıydı; Zaman yolculuğu üzerine düşünmek eğlenceliydi. Fakat bu araştırmanın ciddi bir yanı da var: Neden ve sonuç arasındaki ilişkiyi anlamak. Bu, fizikte birleştirici bir kuram oluşturma çabalarının ana öğelerinden bir tanesi. Eğer, kuramsal olarak bile olsa, sınırsız Zaman yolculuğu mümkün ise, böyle bir birleşik kuramın yapısı bundan büyük oranda etkilenecek demektir.
Zamana ilişkin en iyi kavrayışımız, Einstein’ in görelilik kuramları sayesindedir. Bu kuramların öncesinde zaman kesin ve evrensel; fiziksel koşulları ne olursa olsun herkes için aynı kabul ediliyordu. Einstein, özel görelilik kuramında iki olay arasında ölçülen zaman aralığının gözlemcinin nasıl hareket ettiğine bağlı olacağını söyler. Temel olarak, farklı şekillerde hareket eden iki gözlemci, aynı iki olay arasında farklı zaman aralıkları deneyimleyeceklerdir.
Bu etki genellikle “ikizler açmazı” kullanılarak açıklanır. Sally ve Sam’in ikiz olduklarını düşünün. Sam evde otururken Sally bir rokete biner, yüksek bir hızda yakındaki bir yıldıza gider, sonra dönüp dünyaya geri gelir. Sally için yolculuğun süresi sözgelimi bir yıl olabilir; fakat geri dönüp de uzay aracından indiği zaman, dünyada 10 yıl geçmiş olduğunu görür. Artık kardeşi ondan 9 yaş daha yaşlıdır. Sally ve Sam, aynı günde doğmuş olmalarına karşın artık aynı yaşta değildirler. Bu örnek zaman yolculuğunun sınırlı bir çeşidini göstermekte. Sonuçta Sally dünyanın geleceğine doğru 9 yıllık bir sıçrama yapmış oldu.
15 Mayıs 2012 Salı
Dünya'nın Yedi Harikası
Keops
Piramidi
Keops
Piramidi
Giza
Piramitleri'nin üçü birden dünyanın yedi harikası listesine dahil değildir.Piramitlerden sadece Keops Piramidi bu listeye girmiştir. Keops Piramidi,
4. Hanedanlık zamanında MÖ 2560 yılında Firavun Khufu (Keops) tarafından
yaptırıldı. Yapımının 20 yılı aştığı sanılmaktadır. Piramit yapıldığında 145,75 m yüksekliğindeydi.
Yapıldığından itibaren 43 yüzyıl boyunca dünyadaki en yüksek yapı olarak
kayıtlara geçmiştir. Keops Piramidi ilk inşa edilen olmasına rağmen dünyanın
yedi harikası arasında günümüzde ayakta duran tek yapıdır.
Babil'in Asma Bahçeleri
MÖ 7.
yüzyılda Babil kralı Nebukadnezar tarafından
yaptırılmıştır. Babil'in çorakMezopotamya çölünün ortasında, ağaçlar, akan sular
ve egzotik bitkilerin bulunduğu çok katlı bir bahçedir. Coğrafyacı Strabo'nun
1. yüzyıldaki tanımına göre:"Bahçeler birbiri üzerinde yükselen büyük
direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu.Büyük bitkilerin ve ağaçların
yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar
pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak içinFırat Nehri'nden zincir pompalarla su yukarılara
çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak
teraslardan aşağıya yukarı Söylentiye göre Nebukadnezar bu yapıyı sıla hasreti
çeken karısı Semiramis için yaptırmıştır. Semiramis Medes kralının kızıdır. Söylentiye göre
Mezopotamyanın düz ve sıcak ortamı onu bunalıma itmiş, kral da karısının
hasretini sona erdirmek için yapay dağların olduğu, suların aktığı yemyeşil bir
bahçe yaptırmıştır.Babil'in asma bahçelerinin günümüze gelen kesin izleri
yoktur. Fakat, bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın
kuzeydoğusunda görünüşü garip olan temel ve tonozlar buldular. Bunların
Babil'in Asma Bahçelerine ait olup olmadığını düşünülmektedir. Babil'in Asma
Bahçeleri, klasik yazarlar tarafından ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır.
Günümüzde bu tanımlara göre çizilen resimler bulunmaktadır. Sanılanın aksine
efsanevi bahçeler bir yerlere asılı değil, sadece sütunlarla desteklenen
taraçalar üzerinde kurulmuştur.
Artemis Tapınağı
İzmir'in Selçuk ilçesi sınırları içinde bulunan Efes'teki
Artemis Tapınağı'nın temelleri MÖ 7. yüzyıla kadar gitmektedir. Tanrıça Artemis'e
ithafen yapılmıştır. Tamamiyle mermerden oluşuyordu. Lidya kralı Croesus
tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından tasarlanmıştı ve
dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias, Polycleitus, Kresilas ve Phradmon
tarafından yapılmış olan bronz heykellerle süslenmişti. Tapınak hem bir
pazaryeri, hem de bir dini müessese olarak kullanılıyordu. Artemis Tapınağı MÖ
21 Temmuz 356'da adını ölümsüzleştirmek isteyen Herostratus adlı
bir Yunanlı tarafından yakıldı. Aynı gece Büyük İskender doğmuştur. Büyük İskender Anadolu’yu
fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılması için yardım teklif etmiş
fakat reddedilmiştir.
Zeus Heykeli
Zeus Heykeli MÖ
450 yıllarında, adına olimpiyat oyunları düzenlenen Tanrıların kralı Zeusiçin, Olimpiyatlar'a ismini
veren Olimpia'da yapılmıştır. Zeus Heykeli, bir tahta iskelet üzerine altın,
fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek Pantenon'un içinde yapılmıştır.
Heykelin oturduğu taban 6,5 m
genişliğinde ve 2 m
yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 12 m yüksekliğindeydi.Büyük bir yangın
sonucunda yok oldu.
Rodos Heykeli
İskenderiye Feneri
Tehlikeli
kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile Mısır'ın İskenderiye
kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında yapılmıştır. Proje Büyük İskender'in
komutanları Ptolemy Soter zamanında MÖ 290 yılları sonunda
başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin
batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m yüksekliğindedir. Sadece harikaların
değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Gemicilik için güvenli
bir ortam sağlamak isteyen Yunanlı tüccar Sostratus tarafından finanse edilmiştir.
Fener'in en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı
ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler
yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km mesafeden
görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler
ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan
fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480
yılında Memlük Sultanı Kait-bay tarafından fenerin
olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı.
Kral Mausollos'un Mezarı (Halikarnas Mozalesi)
Halikarnas
Mozolesi, Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir
mezar. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı MÖ 350 yılında
tamamlanmış. Tabanın üstünde kenarları heykellerle süslenmiş basamaklı bir
podyum bulunuyordu. Süslü su mermerinden yapılmış lahit ve mezar odası,
podyumun üstünde bulunuyordu ve İyonya tarzı kolonlarla çevrilmişti. Sıra sütunlar, yine
heykellerle süslenmiş bir piramit çatıyı destekliyordu. Dört tane savaş atıyla
çekilen bir savaş arabası heykeli ise piramidin tavanını donatıyordu.
Halikarnas Mozolesi'nin toplam yüksekliği 45 m . idi ve 4 tarafındaki 4 heykelin her
birini ayrı bir heykeltıraş yapmıştı. Bu heykeller, tanrıların değil de
insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer
tutarlar. 16. yüzyıl boyunca Halikarnas Mozolesi iyi bir durumda korundu. 15.
yüzyılda Haçlı Seferleri sırasında St. John şövalyeleri bölgeye geldiler ve
bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında
Halikarnas Mozolesi'nin nerdeyse bütün taşları kullanıldı.
Kaynakça
http://tr.wikipedia.org
20 Nisan 2012 Cuma
Yanlış Hesap Bağdat'tan Döner
İstanbul kapalı çarşıya kervanlar gelir.Tüccarların
siparişleri kumaş,kürk,baharat neyse dağıtılır.Daha
sonra tüccarlardan paraları tahsil edilirmiş.
Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hileleri ile kervancıyı 400-500 altın içerde bırakır.
Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat –Hicaz ve Mısıra seferine çıkar.
Tüccarda, şimdi bu Mısırdan altı-yedi ayda zor döner bende bu parayı işletirim diye düşünür.
Kervancı yol uzun ,zaman bol bütün hesapları tekrar tekrar inceler.
Tüccarın yaptığı hileyi anlar.Kervan Bağdat’a girmek üzereyken,kervanı oğluna emanet eder,
-Siz beni Bağdat’ta bekleyin der.
İyi bir Arap atı alıp dört nala İstanbul’a dönmeye başlar.
Yolda, bu adam bu parayı hemen öyle vermez diye düşünüp bir plan kurar.İstanbul’daki dostlarında plan için yardım ister.
Ertesi gün tüccarın dükkanına iki kadın gelir.
Tüccara ,
-Sorup soruşturduk bu civarda en dürüst ,en güvenilir kişi sizmişsiniz.Biz Hicaza gideceğiz.Size bu iki çantayı emanet etmek istiyoruz derler.
Çantaları açıp tüccara gösterirler.Çantaların için inci,altın,pırlanta envayi çeşit mücevher.
-Olurda gelemezsek bunlar size helali hoş olsun.bize bir dua okutur,belki bir hayrat yaptırırsın derler.
Bunları duyan tüccar sevinçten uçar.Kadınları hürmet ,ziyafet.
Bu sırada kervancı içeri girer,
Bunu gören tüccar ,daha kervancı lafa başlamadan ,
-Yahu hoş geldin bizim hesapta bir yanlışlık olmuş paralarını ayırdım.Çocuklara da tembihledim,eğer ölürsem kervancının parasının mutlaka verin.Ben kul hakkı yemem kardeşim der.
Parayı hemen verir.
Bu sırada kadınlar,
Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hileleri ile kervancıyı 400-500 altın içerde bırakır.
Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat –Hicaz ve Mısıra seferine çıkar.
Tüccarda, şimdi bu Mısırdan altı-yedi ayda zor döner bende bu parayı işletirim diye düşünür.
Kervancı yol uzun ,zaman bol bütün hesapları tekrar tekrar inceler.
Tüccarın yaptığı hileyi anlar.Kervan Bağdat’a girmek üzereyken,kervanı oğluna emanet eder,
-Siz beni Bağdat’ta bekleyin der.
İyi bir Arap atı alıp dört nala İstanbul’a dönmeye başlar.
Yolda, bu adam bu parayı hemen öyle vermez diye düşünüp bir plan kurar.İstanbul’daki dostlarında plan için yardım ister.
Ertesi gün tüccarın dükkanına iki kadın gelir.
Tüccara ,
-Sorup soruşturduk bu civarda en dürüst ,en güvenilir kişi sizmişsiniz.Biz Hicaza gideceğiz.Size bu iki çantayı emanet etmek istiyoruz derler.
Çantaları açıp tüccara gösterirler.Çantaların için inci,altın,pırlanta envayi çeşit mücevher.
-Olurda gelemezsek bunlar size helali hoş olsun.bize bir dua okutur,belki bir hayrat yaptırırsın derler.
Bunları duyan tüccar sevinçten uçar.Kadınları hürmet ,ziyafet.
Bu sırada kervancı içeri girer,
Bunu gören tüccar ,daha kervancı lafa başlamadan ,
-Yahu hoş geldin bizim hesapta bir yanlışlık olmuş paralarını ayırdım.Çocuklara da tembihledim,eğer ölürsem kervancının parasının mutlaka verin.Ben kul hakkı yemem kardeşim der.
Parayı hemen verir.
Bu sırada kadınlar,
–Biz bu sene gitmekten
vazgeçtik .Kısmetse
seneye !deyip
dükkandan
çıkarlar.
Oyuna geldiğini anlayan tüccar ,kervancının peşinden koşup ,
-Hani sen Mısır'a gidecektin yaktın beni! diye bağırır.
Atına binen kervancı,
-Yanlış hesap adamı Bağdat’tan döndürür der ve yoluna gider.
çıkarlar.
Oyuna geldiğini anlayan tüccar ,kervancının peşinden koşup ,
-Hani sen Mısır'a gidecektin yaktın beni! diye bağırır.
Atına binen kervancı,
-Yanlış hesap adamı Bağdat’tan döndürür der ve yoluna gider.
Bostan ve Gülistan
Seyit Onbaşı (1889 - 1939)

Seyit on başını Türk tarihine önemli şeyler kattığı için bir
kahraman olarak görüyorum. Ve seyit on başını rahmetle anıyoruz.
Kaynak:http://www.msxlabs.org/forum
Kaynak:http://www.msxlabs.org/forum
Charlie'nin Çikolata Fabrikası (5N 1K)
Nerede: Charlie'nin evi ve Wonka'nın çikolata fabrikasında geçiyor.
Nasıl: Mutluluk,hayal kırıklığı ve zorluklar içinde.
Ne Zaman: Kışın ve yazın
Ne: Charlie'nin fakir olması ve çikolatayı sevmesi.Bir gün büyük babasının ona Wonka'yı anlatması. Wonka'nın bir yarışma düzenlemesi. Sonra Charlie'nin para bulması onla çikolata alması ve hediyenin Charlie'ye çıkması ve Charlie'nin yarışmayı kazanıp fabrikanın ikinci sahibi olması.
Kim: Charlie,Bay Bucket,Bayan Bucket,Josephina Nine,Joe Dede,Georgina Nine,George Dede,Bay Wily Wonka,Agustus Gloop,Mike Teavee,Veruca Salt,Violet Beauregande,Umpa Lampalar.
Yazar: Roald Dahl
Sayfa: 205
Nasıl: Mutluluk,hayal kırıklığı ve zorluklar içinde.
Ne Zaman: Kışın ve yazın
Ne: Charlie'nin fakir olması ve çikolatayı sevmesi.Bir gün büyük babasının ona Wonka'yı anlatması. Wonka'nın bir yarışma düzenlemesi. Sonra Charlie'nin para bulması onla çikolata alması ve hediyenin Charlie'ye çıkması ve Charlie'nin yarışmayı kazanıp fabrikanın ikinci sahibi olması.
Kim: Charlie,Bay Bucket,Bayan Bucket,Josephina Nine,Joe Dede,Georgina Nine,George Dede,Bay Wily Wonka,Agustus Gloop,Mike Teavee,Veruca Salt,Violet Beauregande,Umpa Lampalar.
Yazar: Roald Dahl
Sayfa: 205
Eğitim Gelir Aklıma
Ne zaman bir hayal kursam
Eğitim gelir aklıma
Çocuklu rüyalar yorsam
Eğitim gelir aklıma
Gidip gelirken okula
Bakarım sağla sola
Dikkatle yürürken yola
Eğitim gelir aklıma
Bahçemizde gezinirken
Zil çalınca dizilirken
Tüm soruları bilirken
Eğitim gelir aklıma
Bu vatan kimin emaneti?
Kim kurdu cumhuriyeti
Severken yüce milleti
Eğitim gelir aklıma
Gemileri sürüp dağa
Mührünü vururken çağa
Kanım damlarken bayrağa
Eğitim gelir aklıma
Halil
MANUŞ
17 Nisan 2012 Salı
4 Nisan 2012 Çarşamba
Hansel,Gretel ve Ahmet
Hansel ve Gretel iki çocuktu. Anneleri öldükten sonra babası başka bir kadınla evlendi. Kadın babalarına biz zaten geçinemiyoruz birde bu çocuklara mı bakıcaz? dedi. Adamda çocuklarını ormana odun toplayın diyerek gönderdi aslında amacı onların ormanda kaybolmasını sağlamaktı. İlk gün bıraktıkları ekmek kırıntıları sayesinde evi buldular fakat ikinci gün ekmek kırıntılarını hayvanlar yedi ve ormanda kayboldular. Ve yürümeye başladılar sonunda şekerden bir eve rastladılar.Bir kadın onları içeri davet etti içeri girdiler. Cadı onları bir yere soktu.Erkeği her gün besliyor kızı da kendine hizmet ettiriyordu. Bir gün bir çocuğa rastladılar. Çocuğun uzun zamandır aç olduğu halinden belliydi. Gretel ona yaklaştı ve sen kimsin? diye sordu. Çocuk cevap verdi:
-Benim adım Ahmet
Gretel: Kaç yaşındasın
Çocuk:11'e girdim.
Gretel bu kez sen buraya nasıl geldin? dedi.Çocuk anlatmaya başladı:
Benim şehrimde bir gün deprem oldu. Şehirde sadece ben ve arkadaşım Melih kaldık. Bizde yürümeye başladık buraya geldik. Cadı bizi içeriye çağırdı sonra bizi hapsetti. Melih bize verdiği çikolata ve şekerleri yedi. Ama ben yemedim sonra bir gün yanımıza geldi.Melih'i aldı ve gitti bir daha onu görmedim. Sen nasıl geldin? dedi çocuk.Gretel'de başından geçenleri ve Hansel'i anlattı.Ahmet ayağa kalktı hadi gidelim dedi yürüdüler. Gretel Ahmet'e Hansel'i gösterdi. Ahmet bir kere cadıyı anahtarları koyarken görmüştüm dedi. Anahtarları aldılar ve kapıyı açtılar. Hansel'i aldılar.Oraya bir korkuluk koydular uzaktan korkuluk insan gibi duruyordu. Cadı zindana girdi birden kapıyı kapattılar. İçeriyide yaktılar cadı yanarken onlar kaçtılar.Eve bir daha dönmediler. Ahmet'in şehrine döndüler orayı onardılar.Ve ömür boyu orada mutluca yaşadılar.
-Benim adım Ahmet
Gretel: Kaç yaşındasın
Çocuk:11'e girdim.
Gretel bu kez sen buraya nasıl geldin? dedi.Çocuk anlatmaya başladı:
Benim şehrimde bir gün deprem oldu. Şehirde sadece ben ve arkadaşım Melih kaldık. Bizde yürümeye başladık buraya geldik. Cadı bizi içeriye çağırdı sonra bizi hapsetti. Melih bize verdiği çikolata ve şekerleri yedi. Ama ben yemedim sonra bir gün yanımıza geldi.Melih'i aldı ve gitti bir daha onu görmedim. Sen nasıl geldin? dedi çocuk.Gretel'de başından geçenleri ve Hansel'i anlattı.Ahmet ayağa kalktı hadi gidelim dedi yürüdüler. Gretel Ahmet'e Hansel'i gösterdi. Ahmet bir kere cadıyı anahtarları koyarken görmüştüm dedi. Anahtarları aldılar ve kapıyı açtılar. Hansel'i aldılar.Oraya bir korkuluk koydular uzaktan korkuluk insan gibi duruyordu. Cadı zindana girdi birden kapıyı kapattılar. İçeriyide yaktılar cadı yanarken onlar kaçtılar.Eve bir daha dönmediler. Ahmet'in şehrine döndüler orayı onardılar.Ve ömür boyu orada mutluca yaşadılar.
26 Mart 2012 Pazartesi
Kırmızı Gül Demet Demet
Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir alamet
Balam nenni yavrum nenni
Gitti gelmez o muhannet
Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni
Kırmızı gül her dem olmaz
Yaralara merhem olmaz
Balam nenni yavrum nenni
Ol tabipten merhem gelmez
Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni
Kaynak: http://www.izafet.com/aci-hayat/61255-kirmizi-gul-demet-demet-sarki-sozleri-ve-sarkinin-hikayesi.html#ixzz1qEIHAxrn
Sevda değil bir alamet
Balam nenni yavrum nenni
Gitti gelmez o muhannet
Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni
Kırmızı gül her dem olmaz
Yaralara merhem olmaz
Balam nenni yavrum nenni
Ol tabipten merhem gelmez
Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni
Annesinin tek oğlu Mehmet, Erzurum yöresinde yetiştirdikleri ürünleri, bugünkü Ermenistan'ın başkenti, o dönemler önemli ticaret merkezi olan Revan'a (Erivan) kervan ile götürüp satmaktadır. Karayağız, güçlü kuvvetli Mehmet, annesine her akşam bahçelerinden derlediği gül demetini getirir. 'Sevgi ve saygı' ifadesi olan gül demetini anne duvara asıp kurutur, onlara baktıkça oğlunu görür gibi olur. Ancak vebaya yakalanan Mehmet, Revan'da ölür ve bir çalı dibine gömülür. Bir Mehmet değildir ölen, kervanın çoğu da bu amansız hastalıktan kurtulamaz. Ağır ağır Erzurum'a giren kervanı, analar, babalar, yavuklular meraklı gözlerle beklemektedir. Mehmet'in anası durumu öğrenince, deli olup dağlara düşer. Elinde bir demet kırmızı gül, dilinde "Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet. Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı.. diyerek ağıtlar yakıp dağlarda gezer durur."
Kaynak: http://www.izafet.com/aci-hayat/61255-kirmizi-gul-demet-demet-sarki-sozleri-ve-sarkinin-hikayesi.html#ixzz1qEIHAxrn
Astronot
Benim olmak istediğim meslek Astronotluk.Uzay insanı, uzay görevlerine katılmak üzere eğitilen kişidir. İnsanlı uzay uçuşlarının seyrekliği nedeniyle eğitim gören uzay insanlarının bir kısmı yedek kadroda kalarak uzay görevi alamamıştır. Buna karşılık, uzay turistleri, gerekli eğitimi aldıkları için uzay insanı olarak adlandırılabilir.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı 2023 yılında uzay ziyareti yapacak Türk Uzay Adamlarını yetiştirmek için eğitimlerine başlamış bulunmaktadır. Ve isim olarak Gökmen adı tartışılmaktadır.
Uzaya kendi imkânlarıyla insan gönderen ülkeler şu ana kadar ABD, Rusya (Sovyetler Birliği) ve Çin olmakla birlikte, diğer ülkelerin dillerinde de bu kavrama karşılık gelen kelimeler vardır. Örneğin, Fransızca spationaute (okunuşu: spasyonot) kelimesi Latince spatium kelimesinden türetilmiştir.
Uzaya giden ilk canlı bir köpek olmuştur. Uzaya giden ilk insan 'Yuri Gagarin', uzaya giden ilk kadın 'Valentina Tereshkova' ve uzaya giden ilk en genç insan 'Sally Rider' olmuştur.
Ömer Seyfettin
Ömer Seyfettin (d. 11 Mart 1884 Gönen Balıkesir, – ö. 6 Mart 1920 İstanbul), Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Asker, şair ve güçlü bir edebi yeteneği olan bir öğretmendir. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçe'de sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne pek çok sayıda eser sığdırmıştır.
Biyografi
1884 yılında Gönen'de (Balıkesir) doğdu. Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'le, Fatma Hanım'ın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan birisidir. Öğrenimine Gönen'de bir mahalle mektebinde başladı. Ömer Şevki Bey'in görevinin nakli dolayısıyla Gönen'den ayrılan aile İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a geldi.
Ömer Seyfettin, önce Mekteb-i Osmanî'ye, 1893 ders yılı başında da Askerî Baytar Rüştiyesi'ne kaydedildi. Bu okulu 1896'da tamamlayarak Edirne Askerî İdadîsi'ne devam etti. 1900'de İdadî'yi bitirerek İstanbul'a döndü. Burada Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'ye başladı. 1903 yılında Makedonya'da çıkan karışıklık üzerine "Sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla imtihansız mezun oldu.
Ömer Seyfettin, mezuniyetten sonra piyade asteğmeni rütbesiyle, merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümeni'ne bağlı Kuşadası Redif Taburu'na tayin edildi. 1906'da İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atandı. Bu, Ömer Seyfettin için önemlidir; zira bu vesileyle İzmir'deki fikrî ve edebî faaliyetleri takip edecek ve bunlar içerisinde yer alan gençlerle tanışacaktır. Nitekim batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik'ten Fransızca bilgisini artırmak için teşvik gördü; Türkçüden ise sade Türkçe ve millî bir dille yapılan millî edebiyat konusunda önemli fikirler aldı.
Ömer Seyfettin Ocak 1909'da Selanik Üçüncü Ordu'da görevlendiridi. Selanik'te çıkmakta olan Hüsün ve Şiir dergisinin ismi Akil Koyuncu'nun istek ve ısrarı üzerine Kalemlere çevrildikten sonra 11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayımlandı.
Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı. Ömer Seyfettin yeniden orduya çağrıldı, Yanya Kuşatması'nda esir düştü. Nafliyon'da geçen 1 yıllık esareti sırasında sürekli okumuştu. "Mehdi", "Hürriyet Bayrakları" gibi hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hikâyeleri Türk Yurdu'nda yayımlandı. Esareti süresince gerek okuyarak, gerekse yaşayarak yazarlık hayatı için önemli olacak tecrübeler kazandı.
Ömer Seyfettin 1913'te esareti bitince İstanbul'a döndü. 23 Ocak 1913'te Enver Paşa'nın organize ettiği Babıâli Baskını'na katıldı. Daha sonra askerlikten ayrıldı, yazarlık ve öğretmenlikle hayatını kazanmaya başladı. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi ve burada Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. 1914 yılında Kabataş Sultanisi'nde öğretmenlik görevine başladı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü.
1915'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Bey'in kızı Calibe Hanım'la evlenmiştir. Bu evlilik Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen bozulunca tekrar yalnızlığına döndü.
1917'den ölüm tarihi olan 6 Mart 1920'ye kadar geçen zaman birçok acı ve sıkıntıya rağmen verimli bir hikâyecilik dönemini içine alır. Bu dönemde 10 kitap dolduran 125 hikâye yazdı. Hikâye ve makaleleri Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yayımlandı. Bir yandan öğretmenlik yapmayı sürdürdü.
Hastalığı 25 Şubat 1920'de artınca yazar, 4 Mart'ta hastaneye kaldırıldı. 6 Mart 1920'de hayata gözlerini yumdu. Önce Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığı'na defnedilir. Daha sonra mezarı buradan yol geçeceği veya araba garajı yapılacağı gerekçesiyle 23 Ağustos 1939'daZincirlikuyu Mezarlığı'na nakledildi.
En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikâyelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı bir kitap yazdı ve bu kitap 1935 yılında yayımlandı. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basılmıştır ve bu hikâyeler günümüzde de okunmaktadır.
18 Mart 2012 Pazar
İLGİNÇ 5 HAYVAN
Fiziksel özellikleri
Kediye benzemekle birlikte normal kedi ağırlığından 5 kat daha ağırdırlar. Yaklaşık 30 kg civarındadır. Kulakları normal kediye kıyasla daha uzun ve uçları tüylüdür. Kış bastırdığında ise sadece kulaklarının üzerindeki tüyler değil tüm vücudu kalın bir tüy tabakası ile kaplanır. Adeta kışın gelmesi ile mantolarını giyerler. Patilerinin genişliği karda yürümelerini kolaylaştırır.Afrikalı vaşaklar, vücuduna oranla Afrika’nın en hızlı ve en tehlikeli hayvanıdır.Örneğin bir antilobun boynuna atılıp onu yere çekme yeteneğine sahiptir. Gövdelerine göre küçük kalan başları ve kısa kuyrukları ile ilk bakışta ürkütücü gözükseler de görünüşleri kesinlikle etkileyicidir. Renkleri kum renginden koyu kahveye kadar değişir.
Yaşam şekli
Vaşak türleri arasında görünüş farklılıkları mevcuttur. Engebeli arazilerde ve genellikle çam ormanlarında yaşarlar ama açık ormanlık araziler ya da diğer coğrafi mekanlarda da rahatlıkla yaşamlarını sürdürebilirler. Hatta denizden 3000 metre yükseklikte yaşayan vaşaklar bulunmaktadır. Sadece iyi bir dağcı değil aynı zamanda iyi birer yüzücüdürler.Çok hızlı ve çevik bir hayvan olduğundan kar tavşanı, kemiriciler, ördek, yer kuşları, balık gibi hayvanları kendilerine kolaylıkla av yaparlar. Her vahşi kedide olduğu gibi avını mükemmel gözler ve yaklaştığını hissettirmez. Vaşaklar ara sıra avlanırken birlikte hareket ederler. Özellikle tavşan gruplarını avlarken birlikte hareket ettikleri görülür. Avlanma zamanı olarak geceden ziyade gündüzü tercih ederler.
Korunma durumu
Doğal hayatın bir parçası olan vaşaklar insanoğlunun tehdidi altındadır. 600 kadar vaşağın yaşadığı Norveç'te sadece 2 ay içinde 117 vaşak avcılar tarafından öldürülmüştür
Afrika palmiye misk kedisi
Özellikler
Fazla dikkati çekmeyen bir hayvandır. Rengi koyu kahverengidir, üzerinde düzensiz bir şekilde siyah benekleri ve çizgileri vardır. Bir ağacın gövdesi önünde durduğunda arka plana çok iyi uyum sağlar ve neredeyse hiç görünmez. Uzunluğu 44-58 cm (46-62 cm kuyruk) ve ağırlığı 1,7-2,1 kg 'a varır.
Yayılımı
Afrika palmiye misk kedisi, Afrika'nın yağmur ormanlarında, ağaçlara bağımlı bir yaşam sürdürür. Yayıldığı coğrafya Gine ve Sudan'dan, Angola ve Zimbabve'ye kadar uzanır.
Yaşam şekli
Yalnız yaşayan hayvanlardır. Besinlerini geceleri ağaçlarda; nadir olarakta yerde ararlar.
Afrika palmiye misk kedisi her şey yiyicilerdir. En fazla meyve ile beslenirler. Bunun yanında kemiriciler, böcekler, leş ve diğer hayvansal besinler de ararlar. Yiyeceklerini, el gibi kullanabildikleri ön ayakları ile tutarlar.
Dişi senede iki defa, 64 gün süren bir gebelikten sonra 2-4 yavru dünyaya getirir.
İnsanlar ile arası
Afrika palmiye misk kedilerinin sayıları çok fazla olduğu tahmin edilir. İnsanlardan korkmayıp, kümeslere girer ve tavuk çalarlar. Ama sırf geceleri aktif olduğu için avlanılması çok zordur.
Sınıflandırma
Afrika palmiye misk kedisi eskiden misk kedisigiller familyasına konulurdu. Genetik araştırmalardan sonra bunlarla yakın bir akrabalıkları olmadığı ortaya çıkarılmış, ve ayrı bir familyaya konulmuşlardır. Hatta ayrı bir takson olarak, bütün kedimsiler alt takımına kardeş bir kol oluşturduklarına inananlar vardır.
Pangolin
Morfoloji
Vücutları, kiremit gibi dizilmiş büyük keratin pullar sebebiyle, kozalaksı görünümdedirler. Vücudun yalnızca üst bölümünde olan bu pullar kuyruğun tamamında bulunur. Vücudun pulsuz olan alt kısmı ve bacakların iç tarafı ise kıllıdır. Pullar arasında da kıl vardır.
Başları uzun yapılıdır. Zygomatic yay ortadan kalkmış ya da körelmiş; ptygoidea ise iyi gelişmiştir. Alt çene, basit iki kemik köprü kalacak biçimde körelmiş; angular ve articular çıkıntı yoktur. Bel omurları eklem çıkıntılarından yoksun; köprücük kemiği oluşmamıştır. Kısa yapılı ön üyeleri kazmak için kuvvetli kazıcı tırnaklar taşır; ön ve arka ayaklar 5 ışınlı veparmakları tırnaklıdır. Dişleri yoktur; dilleri uzun ve solucan şeklindedir. Tükürük bezleri iri yapılı; mideleri çok kaslı ve öğütücü mide dişleri vardır. beynin koklama lobu büyük; büyük beyin ilkel yapılıdır. Midenin iç çeperi keratin çıkıntılıdır.
Biyolojisi
Gececil hayvanlardır. Gündüzleri genellikle mağaralarda saklanırlar. Toprak üzerinde ya da ağaçta yaşarlar. Yavrular anne tarafından vücut üzerinde taşınırlar. Tehlike anında tostoparlak olmalarıyla tanınırlar.
Karınca ve termit yerler.
Karıncayiyen
Özellikleri
Boru biçimli, dişsiz bir çene ve uzun bir dil bu familya için tipiktir. Türlerin ağırlıkları 280 gr ile 40 kg arası olmak üzere büyük farklar gösterir. Ön ayaklarında gayet uzun ve keskinpençeleri olur. Pençelerin sayısı her üç cinste farklıdır; küçük karıncayiyende 2, büyük karıncayiyende 3 ve tamandualarda 4. arka ayaklarda bulunan pençeler o kadar iyi gelişmemiştir. Büyük karıncayiyende uzun saçlı olan kuyruk, diğerlerinde tutunma organı olarak evrimselleşmiştir. Gözleri ve kulakları küçük, duyma kabiliyetleri güçlüdür.
Yaşam şekli
Yaşam şekilleri birbirlerinden çok farklıdır: Küçük karıncayiyen sırf ağaçta yaşarken, büyük karıncayiyen sırf yerde yaşar. Tamandua ise hem yerde hem ağaçta yaşar. Karıncayiyengiller genelde Yalnız yaşar ve sırf çiftleşmek amaçlı birleşirler.
Beslenme
Neredeyse sırf karınca ve termit ile beslenirler. Pençeleri ile bu hayvanların inşaa ettikleri tepeleri açar ve uzun yapışkan dilleri ile toplayıp yutarlar. Hayvanat bahçesinde yaşayanlar meyve de yer.
Tehdit
Karıncayiyengiller geniş dağılımları sayesinde fazla tehdit altında olan familyalardan değildir.
Oklu Kirpigiller
Özellikler
Oklu kirpiler, memelilerin arasında en uzun dikenlere sahip olanlarıdır. Oklu kirpilerin postunda her türlü kılları bulmak mümkündür; yumuşak yün, sert kıllar, kısa dikenler, kalın, çok elastik, uzun, kıllar ve sert, uzun oklar. Bu okların bazıları 40 cm uzunluğa varır ve 7 mm kalınlığında olurlar. Okları çok sivri olur ve yaraladığı yerin iltihaplanmasına yol açabilir.
Eskiden oklu kirpilerin oklarını gerçekten fırlatabildiklerine inanılmıştır. Bu kesinlikle yanlıştır. Ama oklarını kendini korumak için kullandığı doğrudur.
Dağılımları ve yaşam alanları
Genelde Afrika ve Asya'nın tropik ve subtropik bölgelerinde yaygınlardır. Güney Avrupa'da yaygın olan oklu kirpilerin insanlar tarafından getirilmiş olup olmadıkları kesin bilinmemektedir. Ama ağırlıklı olarak Güneydoğu Asya'da yaygındırlar, burada en çok türlerine rastlanır.
Oklu kirpilerin yaşam alanları çok farklı olabilir; yarı çöl, çalılık alanlar veya tropik yağmur ormanlarında bulunabilir
Davranış
Oklu kirpiler yerin altında yaşarlar. Bazı türler kendi kazdıkları tünellerde bazıları da başka hayvanların kazdıkları mağaralarda ve kaya aralıklarında yaşarlar. Geceleri bitkisel gıda ihtiyaçlarını gidermek için yuvalarından dışarı çıkarlar.
7 Mart 2012 Çarşamba
ÇEVREYİ TEMİZ TUTALIM
Ciğere oksijen dolsun,
Yaşayana örnek olsun,
Çevreyi temiz tutalım.
Temiz olsun hep dünyamız,
Neşe dolsun hayatımız,
Çok önemli sağlığımız,
Çevreyi temiz tutalım.
Sağa-sola çöp atmayın,
Çevreyi hiç kirletmeyin,
Atanlara atma deyin,
Çevreyi temiz tutalım.
Şehir ile köylerimiz,
Temiz olsun evlerimiz,
Hava alsın ciğerimiz,
Çevreyi temiz tutalım.
Ağaç olsun yeşil dağda,
Oksijen vardır doğada,
Yaşam olsun hep dünyada,
Çevreyi temiz tutalım.
Yeşillik olsun çevremiz,
Cennete dönsün evremiz,
Temiz olsun mahallemiz,
Çevreyi temiz tutalım.
Yılmaz Bakar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)